Ramazan ayıyla birlikte başlayan orucun, faydaları da saymakla bitmiyor.
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) İmmünoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. S. Şebnem Kılıç Gültekin, uzun süre aç kalmanın; stresi azalttığını, hücrelerin enerji ocakları olarak tanımlanan mitokondrilerin fonksiyonlarını artırdığını, hasarlı hücreleri temizleyip antioksidan savunmayı devreye sokarak Alzheimer ve Parkinson hastalarının yakınmalarında kısmi iyileşmeye yol açtığını söyledi.
Ayrıca bağışıklık sistemimize kendini tamir etmesi için zaman tanıdığını, obezite, romatolojik hastalıklar ve kanser riskini de azalttığını ifade eden Gültekin, “Kemoterapi alan hastalarda bu şekilde beslenmenin tedaviye daha iyi cevap verdiği gösterilmiştir” diye konuştu.
Ramazan’ın gelmesi ile birlikte sağlık açısından bir engeli olmayan birçok kişi oruç tutarak hem ibadetini yerine getiriyor hem de adeta vücudunun yıllık bakımını yapıyor. Bu yıl oruç 14 saatin üzerinde tutuluyor ve bu süre boyunca aç kalmanın vücuda ve özellikle de bağışıklık sistemine saymakla bitmeyen faydaları bulunuyor. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) İmmünoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. S. Şebnem Kılıç Gültekin, orucun sağlığımıza olan yararlı etkilerinin “Aralıklı Oruç” diyeti ile ilgili çalışmalardan sonra oldukça netleştiğini belirtiyor.
UZUN SÜRE AÇLIK, HÜCRELERDE DNA ONARIMINI BAŞLATIYOR
Peki uzun süre aç kaldığımızda vücudumuza neler oluyor? Yemek yemeğe 14-16 saat ara verildiğinde antioksidan savunma mekanizmalarının devreye girdiğini söyleyen Gültekin, orucun faydalarını şöyle anlatıyor: “Uzun süre aç kalmayla birlikte hücrelerde DNA onarımı başlar ve otofaji gerçekleşir. Otofaji, yeni ve daha sağlıklı hücreler elde edinmek için vücudun hasarlı hücreleri temizleme yoludur. Yanlış katlanmış veya kümelenmiş proteinlerin yıkımında, hasarlı organellerin temizlenmesinde ve hücre içi patojenlerin ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynar. Beyin fonksiyonlarında düzelme, öğrenme ve hafıza kapasitesinde artış meydana gelir. Uzun açlık sonrası yağ hücrelerinin parçalanması sonucu ortaya çıkan keton cisimcikleri beyin ve gövdemizin yaşlanmasını geciktirir ve metabolizmanın aktif işleyişinde önemli rol oynar.”
“YETERLİ SIVI ALMAK ÇOK ÖNEMLİ”
“Uzun süre aç kalmak; nöronal stresi azaltırken hücrelerin enerji ocakları olarak tanımlayacağımız mitokondrilerin fonksiyonlarını artırmakta, otofajiyi uyarmakta ve antioksidan savunmayı devreye sokarak Alzheimer ve Parkinson hastalarının yakınmalarında kısmi olarak iyileşmesine yol açıyor. Ayrıca obezite, romatolojik hastalıklar ve kanser riskini de azaltıyor. Kemoterapi alan hastalarda bu şekilde beslenmenin tedaviye daha iyi cevap verdiği gösterildi. Ramazan’ın getirdiği aralıklı beslenme ritüeli, yemenin serbest olduğu saatlerde yeterli sıvı almak şartı ile hücreleri onararak, vücuda gençlik ve sağlık kazandırıyor. En önemlisi de bağışıklık sistemimiz bunu fırsat bilip vücudumuzun yıllık bakımını gerçekleştiriliyor.”
AÇLIK, HASARLI MOLEKÜLLERİ TAMİR EDİYOR
Oruç sırasında uzun süre aç kalındığı için yağ yakımının arttığını ifade eden Gültekin, kan şekerinin düzenlenmesi, strese karşı direnç ve inflamasyonun baskılanmasının da bu açlık süresince gerçekleşerek sağlığa büyük katkı sağladığını anlattı. Açlık esnasında metabolik hasarlı moleküllerin tamir edilir ya da ortadan kaldırıldığını da söyleyen Gültekin, “Bağışıklık sistemimiz bu elverişli ortamda “vakit tamir zamanı” diyerek işe koyulur, beslenme sonrası vücudumuzda oluşan serbest radikallerin zararını gidermeye başlar. Üç öğün yemek ve arada atıştırmalıklar şeklinde beslenmede bağışıklık sistemimiz bu tamir süreci için zaman bulamaz ve gerçekleşemez” dedi.
ORUÇ, DAMAR SERTLİĞİNİN DE ÖNÜNE GEÇİYOR
Kanda yüksek şekerin varlığının doğal bağışıklık hücrelerinin hareketini yavaşlattığını söyleyen Gültekin, orucun kan şekerinin düzenlenmesinde, tansiyonun kontrolünde, karın bölgesindeki yağlanmanın azaltılmasında da olumlu etkileri bulunduğunu söyleyerek, “Hayvan deneylerinde gün aşırı beslenen farelerin kan basıncının, kalp hızının, kolesterol, trigliserid, kan şekeri ve insülin düzeylerinin düştüğü insülin direncinin düzeldiği gözlenmiştir. Bu mekanizmalar ile özellikle 45 yaş üstü bireylerde görülebilen ateroskeroz yani damar sertliğinin de önüne geçilebileceği öngörülmüştür” diye konuştu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Bağımsız, yeni nesil, tarafsız haber ve haberciliğin en üst noktasında yer alan habergezgini.com ile Türkiye’nin ve dünyanın gündemini takip edebilirsiniz.