1. Haberler
  2. Sanat
  3. EÜ'de “Çalgı Koleksiyonculuğu, Çalgıların Sınıflandırılması ve Müzecilik" Söyleşisi

EÜ'de “Çalgı Koleksiyonculuğu, Çalgıların Sınıflandırılması ve Müzecilik" Söyleşisi

featured
eude-calgi-koleksiyonculugu-calgilarin-siniflandirilmasi-ve-muzecilik-soylesisi.jpg
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ege Üniversitesi (EÜ) Etnografya Müzesinde, “Müze Söyleşileri” kapsamında “Çalgı Koleksiyonculuğu, Çalgıların Sınıflandırılması ve Müzecilik” söyleşisi düzenlendi.

EÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü EÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Sağlamtimur’un yaptığı söyleşinin konuğu koleksiyoner Prof. Dr. Feza Tansuğ oldu. Söyleşiye, EÜ Etnografya Müzesi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Dilek Maktal Canko, akademisyenler, koleksiyon meraklıları ve öğrenciler katıldı.

Söyleşi öncesi Prof. Dr. Feza Tansuğ’un özgeçmişini katılımcılarla paylaşan Doç. Dr. Sağlamtimur, “Bugün konuğumuz olan Sayın Prof. Dr. Feza Tansuğ, Türkiye’nin önde gelen müzik uzmanlarından birisi. Tansuğ, ABD’nin çeşitli üniversitelerinde Antropoloji ve Etnomüzikoloji eğitimi aldı, İstanbul’da ve Orta Asya’da alan araştırmaları gerçekleştirdi. Prof. Dr. Feza Tansuğ, Etnografya Müzesinin kuruluş aşamasında değerli çalgı koleksiyonunu müzemize bağışlayarak, müzemizin kuruluşuna büyük katkı sağladı. Bu vesileyle, müzemizin kuruluşunda büyük emeği geçen değerli hocamıza Ege Üniversitesi adına teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

2011 yılında çalgı koleksiyonundan başka çeşitli etnografik objeler de bağışladığını söyleyen  Prof. Dr. Tansuğ, “Ege Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarından beri dünyanın pek çok bölgesinden çalgı toplayıp biriktirmeye başladım” dedi.

 “Müzelerde çalgılar belirli kriterlere göre sınıflandırılıyor”

Prof. Dr. Tansuğ, “Etnolojik literatür, çalgılara ilişkin yanıltıcı ya da muğlak kelimelerle doludur ve alan derlemecisinin raporunun son söz olduğu müzelerde, etiketler en anlamsız terimleri taşır. Doğru tanımlama ve adlandırma, çeşitli tipler hakkında en temel kriterlerin bilinmesini gerektirir. Bu da, bir müzeye yapılacak bir ziyaretin de göstereceği gibi, nadiren yerine getirilen bir koşuldur” diye konuştu.

Çalgılarda sınıflandırma dizgelerini de anlatan Prof. Dr. Tansuğ, Erich M. von Hornbostel ve Curt Sachs’ın “Çalgıların Sınıflandırılması başlıklı makalesi ilk kez 1914 yılında Almanca olarak bir etnoloji dergisinde yayımlandı. Bu değerli çalışma ne yazık ki bugüne kadar Türkçe’de yayımlanmadı. Çalgıları sınıflandırma dizgelerinden hiçbiri Hornbostel ve Sachs’ınki denli uzun ömürlü olamadı ve bu sınıflandırmanın yerini alamadı. Hornbostel ve Sachs’ın bu dizgesi güncelliğini biraz olsun yitirmediği gibi gelecekte de yitireceğe benzemiyor” dedi.

“Sistematik düzenleme ve terminoloji önemli”

Prof. Dr. Tansuğ, “Bu dizgenin kendi savlarının yanı sıra, yazının müzeciler ve koleksiyoncuların baştan sağma sınıflandırma yöntemleriyle ilgili getirdiği eleştiriler günümüzde de 110 yıl önce olduğu kadar geçerli. Bununla birlikte, bu çalışmaya da çeşitli eleştiriler yöneltilmiş, bazı yerlerinde değişiklik yapılması istenmiştir. Hatta yazarlar da kendilerini 1914’te yazdıklarıyla kısıtlandırmamış, ileride yeniden gözden geçirilmesi gereken noktaların altını çizmişlerdir. Bu eleştirilerin önemli bir kısmına Jaap Kunst’un ‘Ethnomusicology’ ve Laurence Picken’ın ‘Folk Musical Instruments of Turkey’ adlı yapıtlarında değinilmiştir. Çalgıların sistematik olarak düzenlenmesi, en başta müzikologları, etnomüzikologları ve etnolojik koleksiyon ve kültür tarihi müzeleri yetkililerini ilgilendirir. Ne var ki, sistematik düzenleme ve terminoloji, yalnızca materyal koleksiyonları için değil, bunların incelenmesi ve yorumlanması için de gereklidir. Bir çalgıdan, önemli noktaların farkında olmaksızın, canının istediği herhangi bir isimle bahseden bir kişi, büyük bir karışıklığa neden olacaktır ve bu çalgıya hiç değinmemesi yeğdir” dedi.

“Ulusların çalgı sınıflandırmaları farklılık gösterebilir”

Bir sınıflandırma sisteminin pratik yararları olduğu kadar teorik avantajları olduğunu da belirten Prof. Dr. Tansuğ, “İlk bakışta birbirleriyle son derece ilgisiz gibi görünen nesneler, keşfedilen yeni genetik ve kültürel bağları sayesinde bir arada sınıflandırılabilir. Burada, her zaman, sistemin temelinin dayandırıldığı ölçütün geçerliliğinin sınanması yol gösterici bir görev üstlenecektir. Kabul edilebilir bir sınıflandırma sisteminin yenmesi gereken zorluklar son derece büyüktür, çünkü belli bir döneme veya ulusa uyan bir sistem, tüm zaman ve ulusların çalgı cephaneliği için bir temel oluşturmaya uygun olmayabilir. Eskiden Çinliler, sınıflandırmalarını kullanılan malzeme temeline dayandırarak, çalgıları kilden, kamıştan, taştan, ağaçtan, sukabağından, bambudan, deriden ve ipekten yapılan çalgılar olarak ayırıyorlardı” diye konuştu.

“Victor Mahillon, Erich M. von Hornbostel ve Curt Sachs”

Etnografya Müzesi’ne bağışladığı çalgıların bir bölümünü dinleyicilere gösteren Prof. Dr. Tansuğ, “Organoloji yani çalgıbilim artık, bildik sınıflandırmaların yetersizliği karşısında yapılabilecek itirazlara aşinadır ve konunun uzmanları, 150 yıldır daha tatmin edici sınıflandırmalar elde edebilmek için pek çok girişimde bulunmuşlardır. Şu ya da bu koleksiyonun kimi özellikleri için hazırlanan özel sınıflandırmalar bir yana, 110 yıl öncesine kadar kataloglarda daha çok Victor Mahillon’un, Brüksel Konservatuvarı Müzesi’nin açıklamalı kataloğu için hazırladığı ve 1888 yılından itibaren kullanılan sistem benimsenmiştir. Mahillon, titreşen gövde özelliğini, sınıflandırmasının birinci ilkesi olarak kabul etti. Mahillon gibi Hornbostel ve Sachs da, ses üretiminin fiziksel özelliklerini sınıflandırmalarının en önemli ilkesi olarak kabul ettiler ancak daha bu noktada bile zorluklarla karşılaştılar, çünkü akustik fizik o güne kadar gerekli ön araştırmaların yalnızca küçük bir kısmını tamamlamıştı” dedi.

Prof. Dr. Tansuğ, “Sınıflandırmalarda genellikle, sistemdeki ayrımların sıralanmasının belli başlıklarla, özellikle zooloji ve botanikte olduğu gibi, sınıf, çeşit, familya, cins, tür, türev ifadeleriyle belirtilir. Çalgı çalışmasında Mahillon kendisi de bu ihtiyacı hissetmiş ve bunu sınıf, kol, kısım, alt-kısım terimleriyle karşılamıştır. Hornbostel ve Sachs, genel tipolojik başlıkların en baştaki ana gruplarla sınırlandırılması gerektiğini öne sürdüğü halde, yine de Mahillon’un yaptığı gibi, dört ana gruptan sınıf, daha sonraki alt ayrımlardan alt sınıf, daha sonrakinden çeşit ve sonrakinden alt çeşit olarak yer vermişlerdir. Genel olarak, Hornbostel ve Sachs alt ayrımlarını, öznel tercihlerden kaçınarak ve çalgının kendisi ile uğraşmayı bir kenara bırakarak, çalgıların yalnızca görünür biçimlerinden anlaşılabilecek özelliklerine dayandırmaya çalışmışlardır. Burada yalnızca müze yetkililerinin değil aynı zamanda alan araştırmacılarının ve etnomüzikologların da ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerekmiştir. Alt ayrımları, kültürel tarih ve ayrıntıların gözlemlenmesi için önemli göründüğü noktaya kadar taşımışlardır” diye konuştu.

         Konuşmasını müzik videolarıyla zenginleştiren konuk Prof. Dr. Feza Tansuğ’a etkinlik sonunda Etnografya Müzesi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Dilek Maktal-Canko tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir