Demans sendromu olmayan, sağlıklı yaşlanan kişilerde belli bir raddeye kadar bilişsel yaşlanma olduğunu dile getiren Psikoloji (İngilizce) Bölüm Başkanı Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, Demans vakalarının yüzde 35 kadarı değiştirilebilir risk faktörlerinden kaynaklanıyor. Sağlıklı bir yaşam tarzı belirleyerek, genetik yatkınlığımız olsa dahi bilişsel yaşlanma ve demans sendromunu önleyebiliriz ya da ortaya çıkmasını öteleyebiliriz.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji (İngilizce) Bölüm Başkanı Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, mutlu ve sağlıklı yaş almak konusunu değerlendirdi.
2050 yılında 150 milyon demanslı kişinin olması bekleniyor
Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, insanların yaş aldıkça bilişsel yaşlanma ve demans sendromundan kaçınmaya çalıştıklarını ifade ederek, dünyada mevcut tahminlere göre yaklaşık 47 milyon demans sendromundan muzdarip birey var olduğunu, 2050 yılında bu sayının üç katına çıkarak 150 milyon kişiyi bulması beklendiğini söyledi.
Demans sendromu olmayan sağlıklı yaşlanan kişilerde de belli bir raddeye kadar bilişsel yaşlanma olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Nasıl oluyor? Bilgi işleme hızında yavaşlık, hafif bellek problemleri ve dikkat problemleri olabiliyor. Bunlar belirli bir seviyeye kadar normal yaşlanma olarak kabul ediliyor. Peki böyle bir yaşlanma beynimizde neden oluyor? Sebebini çok fazla bilmemekle beraber nöronların azaldığını, nöronların arasındaki bağlantıların yani sinapsların azaldığını buna bağlı olarak korteksimizin inceldiğini ve beyin hacmimizin küçüldüğünü farklı beyin bölgeleri arasındaki bağlantısallığın azaldığını görüyoruz.” dedi.
Belli bir raddeye kadar normal yaşlanma sınırlarında kabul ediliyor
Beyinde görülen bu değişikliklerin, nöron ölümlerinin, nöropatolojik değişimlerin zamansal ve mekânsal yayılımının belli bir raddeye kadar normal yaşlanma sınırlarında kabul edildiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Belli bir raddeden sonra bunun bir patolojik yaşlanmaya, demans sendromuna evrildiğini görüyoruz. Temel olarak bu değişimler zihinsel işlevlerin yürütücüsü olan prefrontal korteks, uzun süreli bellek kaybından sorumlu olan hipokampus, karmaşık görsel algı, dil becerileri, semantik bellekten sorumlu olan temporal kortekste küçülme olarak görülüyor. Hipokampus yaşlılık dönemine girildiği an itibariyle yüzde bir iki oranında her yıl küçülüyor. Demans sendromunda, Alzheimer demansında özellikle bu oranın çok daha fazla olduğunu biliyoruz.” diye konuştu.
Demans vakalarının yüzde 35 kadarı değiştirilebilir risk faktörlerinden kaynaklanıyor
Neden yaşlanıldığına ilişkin pek çok biyolojik teorinin var olduğunu kaydeden Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Demans vakalarının yüzde 35 kadarı değiştirilebilir risk faktörlerinden kaynaklanıyor. Sağlıklı bir yaşam tarzı belirleyerek, genetik yatkınlığımız olsa dahi bilişsel yaşlanma ve demans sendromunu önleyebiliriz ya da ortaya çıkmasını öteleyebiliriz.” dedi.
Elimizde olan faktörlerle beyin sağlımızı nasıl en iyi şekilde koruyabiliriz?
Nörodejeneratif hastalıklarının bilinen bir tedavi yöntemi olmadığına da dikkati çeken Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, şunları anlattı:
“Bütün stratejiler semptomları ötelemeye, semptomları yavaşlatmaya yönelik. Sonuç olarak bunu iyileştirmek gibi bir şansımız henüz yok. O zaman ne yapacağız? Nasıl bir sağlıklı yaşam tarzı belirleyebiliriz? Elimizde olan faktörlerle beyin sağlımızı nasıl en iyi şekilde koruyabiliriz? Bir hipotez ortaya atılmış. Bu hipoteze göre; aktif bir yaşam tarzı belirlemek ve belirli aktivitelere yaşam boyu düzenli katılım sağlamak bilişsel yaşlanmayı ve demansı öteliyor.
Entelektüel ve fiziksel aktiviteler ile sosyal yaşam beyni genç tutuyor
Bu aktiviteler; bir entelektüel aktiviteler, iki fiziksel aktiviteler, üç sosyal yaşam… Entelektüel aktivite; yüksek bir eğitim düzeyi. Çok karmaşık zihinsel aktivite gerektiren, fiziksel aktivitede gerektiren yüksek bir kariyer. Zihnimizi yoran, zihnimizi zorlayan tartışmalar, zihinsel oyunlar, bulmacalar, okumalar, yeni şeyler öğrenmeler, enstrüman çalma, zihinsel performans gerektiren, zihinsel efor gerektiren, yeni nöral bağlar oluşturan beyinde bir entelektüel aktivite. İkincisi fiziksel egzersiz… Fiziksel aktiviteler özellikle kardiyovasküler sağlığı besleme. Kan akışını düzenleme. Sonuç olarak beyindeki nöronlar kan akışıyla besleniyor. Dans, bahçe işleriyle uğraşmak gibi fiziksel olarak bizi aktif tutan mobil tutan aktiviteler. Diğer kategori de sosyal yaşam… Olabildiğince fazla seyahat etmek, hayatımızdaki insanlarla kaliteli sosyal yaşama katılmak.”
Fiziksel olarak aktif olanların beyindeki nöron ölümü daha az görülüyor
Daha hareketsiz bir hayat yaşayan insanlarla fiziksel olarak aktif olan grubun karşılaştırıldığını ve fiziksel olarak aktif olanların beyindeki nöron ölümünün daha az olduğunun görüldüğünü kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, bilişsel yaşlanmanın ve hücre ölümünün kaçınılamaz olduğunu, bilişsel rezerve müdahale ederek yaşlanmanın etkilerinin azaltılabileceğini, bu bağlamda, eğitimler alarak entelektüel kapasitenin geliştirilebileceğini, sosyal etkileşimleri artırarak sosyal hayatın zenginleştirilebileceğini ve fiziksel aktivite düzeyini artırarak beyin sağlığının desteklenebileceğini anlattı.
Güçlü bir bilişsel rezerv deposu hastalıkların semptomlarıyla daha iyi başa çıkılmasını sağlıyor
Güçlü bir bilişsel rezerv deposunun Alzheimer demansı, Parkinson demansı, MS, inme gibi beyni hasarlayan nörolojik hastalıklarda, hastalıkların semptomlarıyla daha iyi başa çıkılmasını sağladığını ifade eden Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Alzheimer demansında ya da diğer demanslarda klinik semptomların daha geç ortaya çıkmasını sağlıyor. Nörodejeneratif hastalıklarda ya da nörolojik hastalıklarda değil beklenmeyen yaşam olaylarında, strese maruziyette, toksik maddelere maruz kalmada, kafa travmasında ve tüm bu yaşam olaylarında daha güçlü bir bilişsel rezerv, bu olaylarda daha kolay başa çıkmamızı ve aslında daha hızlı bir iyileşme sürecine girmemizi sağlıyor.” diye konuştu.
Yüksek eğitim düzeyiyle beyindeki fonksiyonel bağlantısallık arasında ilişki var
Yüksek eğitim düzeyiyle beyindeki fonksiyonel bağlantısallık arasında bir ilişkinin saptandığını da söyleyen Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Entelektüel kapasitemiz, zihinsel katılımımız, fiziksel aktivite düzeyimiz ve sosyal yaşamımız bilişsel yaşlanma ve demans konusunda bize hem beyin yapısı üzerinden hem de bilişsel rezerv hipotezinden yola çıkarak beynin bağlantısallığı üzerinden katkı sağlıyor.” dedi.
20’li yaşlarda 80’li yaşlarımızı düşünmeliyiz
Yaşlıların teknolojik aletleri kullanmayı öğrenmelerinin bilişsel rezerv kapasitesini arttırma açısından faydalı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, “Aslında çocukluktan itibaren zihnimizi ve bedenimizi aktif tutarak yaşlılık dönemine doğru ilerlememiz gerekiyor. Yirmili yaşlarda elbette seksen yaşımızı hiçbirimiz düşünmedik, düşünmüyoruz ama düşünmemiz gerekiyor. Şimdi düşünmezsek altmış yetmiş yaşına geldiğimizde beynimizin zaten belirli bir kısmını yitirmiş olacağız ve bunun geri dönüşü olmuyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Bağımsız, yeni nesil, tarafsız haber ve haberciliğin en üst noktasında yer alan habergezgini.com ile Türkiye’nin ve dünyanın gündemini takip edebilirsiniz.