ABD’de 20 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 35’inin ve 2-19 yaş grubu çocuk ve adolesanların yüzde 17’sinin obez olduğuna dikkat çeken Medical Park Yıldızlı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Keçe, “2030 yılında bu oranın yaklaşık yüzde 50’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Maalesef ekstra large (XXL) beden giymek zorunda kalacak bir nesil gelmektedir” dedi.
Medical Park Yıldızlı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Can Keçe, obezite ilgili açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Can Keçe, “ABD’de 2000 yılı ve sonrası doğan (Z kuşağı) 20 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 35’i ve 2-19 yaş grubu çocuk ve adolesanların yüzde 17’si obezdir. 2030 yılında bu oranın yaklaşık yüzde 50’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Maalesef XXL bir nesil gelmektedir” şeklinde konuştu.
Ortahisar Belediyesi ile Medical Park Yıldızlı Hastanesi işbirliğinde gerçekleştirilen ‘sağlık söyleşileri’ programı gerçekleştirildi. Toplantıya Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Prof. Dr. Can Keçe ve birçok davetli katıldı. Toplantıda obeziteyle ilgili önemli bilgiler veren Prof. Dr. Can Keçe, obezite ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.
ESKTRA LARGE BİR NESİL GELİYOR
Obezite’nin sağlığı bozacak derecede vücutta anormal ve aşırı yağ birikmesi olarak tarif edildiğini ve en önemli sağlık sorunlarının başında geldiğini belirten Prof. Dr. Keçe, “Obezite günümüzde önlenebilir ölümlerin sigaradan sonra gelen ikinci en önemli nedenidir. Özellikle yüksek gelirli ya da üst-orta gelir grubundaki ülkelerin sorunu olsa da, gelişmekte olan ülkelerde de obezitenin hızla artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi tüm dünyada etkili olan bir pandemi olarak kabul etmektedir. ABD’de 20 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 35’i ve 2-19 yaş grubu çocuk ve adolesanların yüzde 17’si obezdir. 2030 yılında bu oranın yaklaşık yüzde 50’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Kısacası dünya kilo almakta ve maalesef XXL bir nesil gelmektedir” dedi.
U TİPİ HAYAT OBEZİTEYİ TETİKLİYOR
Morbid obezite gelişiminde; kalıtsal, davranışsal, sosyal, kültürel ve çevresel etkenlerin önemli rol oynadığını ifade eden Prof. Dr. Can Keçe, “Çağımızda en büyük problem belki de sedanter hayat tarzının yaygın olmasıdır. Eskiden de insanlar aşırı yemek yerlerdi ancak aldıkları enerjinin çok büyük bir kısmını tarlada veya işte çalışarak harcarlardı. Günümüzde ise U-tipi bir hayat tarzı yaygındır. U-tipi hayatta evden asansörle arabaya, arabayla işe asansörle tekrar arabaya ve arabayla eve gidilen kısır bir döngü vardır. Bu tabi abartılı gibi görünebilir ancak bedensel aktivite sınırlanmış bir hayat tarzı çok yaygındır. Aldığımız enerji ile harcadığımız enerji arasındaki uçurum her geçen gün artmaktadır. İşlenmiş ve ambalajlı katkı maddeli aşırı kalorili ürünler de ileri derecede tüketilmektedir.”
OBEZ OLDUĞUMUZU NASIL ANLARIZ?
Obez olduğumuzu nasıl anlayabileceğimiz sorusunu da yanıtlayan Prof. Dr. Keçe, “Günümüzde çok sayıda ölçüm yöntemleri vardır ancak obezite için en yaygın kullanılan iki ölçüm; Vücut Kitle İndeksi (BMI) ve Bel Çevresi (WC) ölçümüdür. VKİ, vücut ağırlığının (kg), boyun (m) karesine bölünmesiyle (kg/m2) ortaya çıkan sonuçtur. 18 kg/m2’in altında olanlar zayıf, 30 kg/m2’nin üzerinde olanlar ise şişman olarak kabul edilmektedir. 40 kg/m2’nin üzeri morbid obez, 50 kg/m2’nin üzeri ise süper obez olarak kabul edilmektedir. Obezite cerrahisi kararı sadece bu iki ölçüm değeriyle verilmemektedir. Ameliyat öncesi kişinin bedensel ve psikolojik açıdan detaylı değerlendirilmesinin yapılması gerekmektedir” dedi.
TEDAVİ YOLLARI
Tedavi yollarından bahseden Prof. Dr. Keçe, şu bilgileri paylaştı:
“Tıbbi tedavi, egzersiz, davranış tedavisi, ilaç ve cerrahi tedavi olarak sınıflandırılabilir. İlk dördü iyi bir irade, iyi bir endokrinoloji ve metabolizma uzmanı, iyi bir diyetisyen gerektirir. Obezite tedavisinin başarılı olması için hastanın ilaç tedavisinin yanı sıra tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz tedavisini sürdürmeyi kabul etmesi ve düzenli olarak kontrollere gelmesi gerekmektedir. Tüm bu tedavi seçeneklerine rağmen morbid obez olarak kalan hastalarda ise günümüzde giderek artan oranda uygulanan kapalı yöntemle ameliyatlar uygulanmaktadır. Obezitede cerrahi yaklaşım temelde ikiye ayrılır. Hacim kısıtlayıcı (restrictive) ve Emilim bozucu (malabsorbtive) ve bazen de bu iki yöntemin uygulandığı kombine ameliyatlar şeklinde uygulanmaktadır.”
EMİLİM BOZUCU AMELİYATLARDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Emilim bozucu ameliyatlarda dikkat edilmesi gerekenlerden bahseden Prof. Dr. Keçe, “Emilim bozucu ameliyatlarda midede yine bir miktar hacim kısıtlaması yapılmakta ancak buradaki etkinlik ameliyatın tipine ve şekline göre değişmekle beraber ince bağırsakların belirli bir kısmına gıdanın temasının kesilmesi uygulanmaktadır. Yani tıpkı şehir merkezine girmeden çevre yolundan gider gibi gıdalar belirli bir alana temas etmemektedir. Bu sayede emilim bozulmakta ve kilo verme işlemi başlamaktadır. Kombine ameliyatlar ise seçilmiş olgularda hem hacim kısıtlama hem de emilim bozukluğunun her ikisinin de aynı anda uygulanması ile etki etmektedir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
Bağımsız, yeni nesil, tarafsız haber ve haberciliğin en üst noktasında yer alan habergezgini.com ile Türkiye’nin ve dünyanın gündemini takip edebilirsiniz.